27 Mayıs 2012 Pazar


GÖKYÜZÜ DEPREMLERİ 

Beni bırakma bu sarsıntıların ve şölenlerin içinde
Ben yarattığın ihtişama bakıyorum
Gözlerimi yakıp
Beni yakma ey ateşin ve suyun sahibi
Ben bütün bildiklerimi bildiren Sensin diye haykırıp
Gösterdiğin ırmaktan
Vadettiğin denize akıyorum...
...

hayata bir şeyi katıp hiçbir şeyi kül ediyordun
herşeyi kendinle susturup gül oluyordun

birgün göğüm sallandı söyledim seni
sen zamanı durdurup acıyı örten
eşsiz incilerle işlenmiş tül oluyordun....

-aşk-

gökte ilk sarsıntıyı duyunca mecnun
gökten hasretin çölüne düşen bir göktaşına
leyladır diye ruhunu açtı

1...

gökyüzünde deprem oldu
yer aletleri ölçemedi büyüklüğünü
sonra bu hengamede bir deli soruyla
şenlendirdi bu sarsıntılı -göksel düğünü-
' hiç ölçebilir mi cüce bir terzi
bir devin gölgesinin boyunu...'

2...

insan deprem olana dek göğe bakmıyordu
bakmıyordu ve ibret almıyordu
gökten alevli taşlarla değişti feleği bakışların
insanlar korkuyla yere uzanıp göğe baktılar
göğe...
bu boşluğun en intizamlısı
yaratılmış güzelliğe
insanlar o gün
toprağı ve göğü yeniden farkettiler
toprağın kokusunu
ekmekliğini ve hayat dolu olduğunu
sonra göğü
bu kainatın dipsizliğini
sonsuzluğunu...

sonra aynı deli elinde bir ayna
bağırdı depremle şaşırmış algılara
' hiç göğe şaşkın bakmayan
yeryüzünün o eşsiz öyküsünü
kendi yazgısında
bulabilir mi...'

3...

göğün sarsıntısı
yıldızların dünyayla izdivaç düşü
şaire imge sağnak sağnak
düşüdür yere çarpıp kalbine giren yıldız parçaları
ve deliyle aynı şarkıyı söyleme vakti
delinin şairleşip şairin delirme vakti
bütün yaftaları bir idrak askısına germe vakti
bütün küçük hesaplı iyilikleri bu dev sarsılmışlıkla yerme vakti
göğün sarsıntısını
yaşamın bir depremden payımıza düşen kalıntısını
yeniden başlamak ve inanmak için
yerlebir edip yerlere serme vakti

çünki aynı deli
haykırmasın diye göğün depremiyle esneyen damlarda
' ne az pay çıkarıyorsunuz acılardan kendi yanılgılarınıza...'

4...

bazen herşeyin sonudur sarsılmak
yani gökte olmak ve gökyüzü gibi sarsılmak
oysa anlamları inşa eden bizim gücümüz değildir
biz değilizdir göğü haşmetli ama mütevekkil bir padişah gibi
nizamda tutan
o yüzden aslında sarsılmak
hep kaçtığımız gerçeğin yüzümüze
yüzümüzün aynasından ruhumuza
gökten gelen kutsal bir mektuptur
göksel bir umuttur şaşırmışlığımıza...

yine de biz anlamadan ne olduğunu
bütün aymazlığıyla bir deli
haykırır durur ruhların yıkıntılarının arasından
' unutulmuş gibi gezinmeyin dünyanın o mahrem bahçelerinde...'
bazen delinin sözü sarsılmaktan beterdir...

5...

gecenin içindeydim
şairdim ve duvar örüyordum ruhumun saydam çiçekli bahçesine
sarsıldım gökten duvarıma bir ışık düştü
duvarım, aynama
aynam saydamlığımsarmaşık olup düştü
sarsılıp sarıldım kendi sessizliğime
bahçem duvarsız
şiirim uzaksız kaldı
oturdum saydam bir ağıttı bakışım
kendi sessizliğine bir yankıydım o gece
o gece bende göğün sarsıntısındaydım

çünki duyuyordum sesini uzaklardan
o sarsılmış delinin
' sözün bile senin değildir ey şair boşa sarılma kelimelere...'

6...

yüreğimde bir kıpırtı
belliki gaybdan bir sarsıntı gelecek
ruhumun penceresinden kum dolacak gözlerime
mermerlere su dökecek parıltılar ülkesinin
tevekkül yüzlü hizmetkarları
mermerler güneş ışığıyla ayna olacak
ruhunu buhran koridorlarında kaybedenlere
bu ışık oyunu incitecek yarasaları
bir kıpırtı
bir bekleyiş tedirginliği
bulutlardan fal bakar gibi sarsıntı vakti tahmini
telaşlı koşmalar yer üstünde
benliği ikiye bölen bir ilizyonist kurnazlığı
ikiye bölemiyor bu gökten gelen buyruğu

buyruklarla yol bulan deli
haykırıyor aklımın uzanan yerlerinden
' hayatın anlamı göğün sarsıntılı derinliğindedir...'

7...

insan göğü sarsılınca farketti
tıpkı yüreği gibi
bir amansız korku ürpertmeden bakışları
ve asılmadan acıyla korkunun darağacına
kimse hayattır diye koşmadı
ebediyete uzanan dağın yamacına

kalbin sahibi göğünde sahibidir
kalbine dönene dağlar sunan
göğe çevrili nazarlara
ışıktan nurdan kanatlar da verebilir

uçmak istedi göğün sarsıntısını duyuran deli
baktıki kanatlarının yerinde saydamlaşmış elleri var
bir şarkı gibi haykırdı acısını;
' kanatlarınızı verin bana
göğü korkusundan görüpte uçurum zannedenler...'
delinin aklını sorgulayana artık
zannı zindandır....

8...

uzmanı yoktur gökte olmuş bir depremin
akıl göğün keskisiyle kesildi
ay ikiye bölündü
işaretlerin en anlamlısıyla
hiçbir bilgi erişemedi bu hale
ve hiçbir matematik işlemi çözemez
bu bölme-yi

deli elinde bir tuhaf bir çarpım tablosu
bilgisizlikle bilgesizliği çarptı
bu bir cevaptı....

9...

hiçbir gök sarsıntısında anneler ölmez
dualar önce göğü selamladığı için...

delinin gözyaşı bu yüzdendir
ağıt gibi donmuştur gözlerinde acı
annesinin nefesi
bu sarsıntıya kadar kalmadığı için
delinin haykırışı inletti sarsıntıyla
yufkalaşan kalpleri;
' annemdir ömrümün en büyük yitikliği...'

10...

deprem sonrası tanımlar oturur yerine
renkler şekiller ve eşyaya boyut katan bütün anlamlar
yerini arayıp yerlebir olan
kendi yüreğine kendisi pusu kuran
şairlerin aklı karışıktır hep
bir de sızılarla yola çıkan
yol türküsüyle dağlara bakan
bakışlar
bakışlar
öylesi donuktur
sarsıntı kalbin ezgisine yolculuktur

vasatın özüne bir uyanıştır sarsılmak
ve bütün deliler kadar
dünyadan uzak olmak...

11...

gök yarıldı nazarı boşluğa düştü insanın
ruhuna gal-u bela sezgileri doldu bir anda
sözünün prangası bağladı iradesini
insan sanki yeniden duydu derunundan
hayat verenin o ebedi nefesini

boyun eğdirdi bu gökten gelen kement
boyunlar zaten eğilmek içindi bir ve tek olana

yıldızlar göğün, dağlar yerin süsü değildi
hiçbir varedilmiş alışılmışlığın örtüsü değildi

nesneler anlamlar ve sözler eksenini sorguladı
gökte düğün yerde cenaze havası
gökte visal yerde ayrılık sadası
gök ehlinde tevekkül yer ehlinde şaşkınlık
herşeyin ortası var da kim bilir nedir bunun ortası
biten ne başlayan ne herşey sorular siciminde kaldı...

12...

hani bir asır sonra sevgilisine kavuşan
bin yıllık aşk hikayelerinin
binbir gece yanılgılarının
acısı vardır ya visalde ayrılık ve trajedi
insanın göğü keşfedip göğün sarsıntısıyla irkilmesi
boş bulunup ruhunu boşluğa yitirmesi
işte böyle bir şeydi

böyle bir gökte savrulma ve akisti
uyarılmış gibi şaşkın bir bilinçti
az sonra hüzünle bölünecek bir sevinçti

kimse bilmedi
bilmek delilikleri meçhul öykülerden menkul
meczupların karı değildi
o yüzden tutuştu bilenler
alev dokunmadı bilgisizliği seçenlere

işte bu ölçüyle aynı deli
selamladı yerin ve göğün ilminin sahibiyle
bütün bilgileri bilmek denen nimeti kullanarak
isyana ve tutsaklığa götürenleri

ve sonra boşluğa doğru ıslık çaldı
gülüp geçti..
-gökte yanıyordu yerçekiminin saltanatı-

13...

tek ve hür olmayı seçmiştik
oysa böyle bir seçim hakkımız yoktu
önce hakkımız olmayanı seçmeyi öğrenmiştik
hepimiz kalbini depresif çarpıntılarında anlamaya çalışan
biyo-sismolojik trajedilerdik
büyük ve kalabalık yollardan
küçük ve sessiz evlere girmiştik

evlerde bizi gökyüzünü aritmetik muntazamlıklarda çizilmiş
renklerle çizgilerin
çizgilerle son darbelerin çarpıştığı
resimler karşılardı
zaman geçerdi
bizim ıssızlığımızla bu sürrealist yalnızlıklar
birbirlerine alışırlardı

ah birde inlemeseydi şu kalbimizde duran mavi derinlik
ama bir kere tek ve hür olmayı seçmiştik
büyük ve karmaşık yollardan
küçük ve gölgesiz evlere girmiştik

birgün haberlerde duyduk gökyüzü depremlerini
ah çok şükür kalbimizde duran mavi derinlik
sonunda tek ve hür olmayı seçmişti

dar evlerden haz etmeyen bir aklı gölgeli haykırdı;
'artık çokluk içinde tek ve hür olma vakti gelmişti...'

14...

yalnızlığım tedirginliğim
yerden göğe bezgin bakışlarım
taşı ve yıldızı aynı özgün cümlelerde kullanışlarım
hep bir deprem öncesi takıntılardır
gök ellerime düşecek bir öngörü gibi subjektifçe
ayaklarımın sağlamlığı başımı bu yüzden bir başka ürkütecek
çok değil birazdan çok değil birazdan
göğün sarsıntısı insanlığın gündemine düşecek

nuhun ruhu şad olsun
nuhun ruhu şad olsun
bu gökten gelen soru
aklına korunaklar arayanlara bir irşad olsun

EMRULLAH EMİN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder